Cinsel isteksizlik sorunu aslında bir cinsel problem değildir.

İlk önce bunu fark ederek başlamak lazım. Kişinin haz duygusunun dünyayla ilişkisinin bir yerde tıkanmasıyla ilgili bir şey oluyor olabilir. Yani buna baktığınızda sadece partnere yönelik değil genel olarak hayata karşı depresif tepkinin ifadesi olabilir.

Bazen kendimizi güvensiz hisseder kabuğumuza doğru çekilmeye başlarız. Ve kendimizi haz duygusuna kapatarak bir tür self sabotaj dediğimiz öz cezalandırmaya giriyor olabilirsiniz. Bu iştahlı bir yemeğe karşıda kendimizi kapatmak ya da çok fazla yiyerek de aslında o iştah duygumuzu öldürmek gibi pek çok yerde karşımıza çıkabilen bir meseledir isteksizlik, arzusuzluk.

Dolayısıyla buradaki sorunu biraz daha genel perspektifte bakmak önemli. Bir diğer taraf tabi partnerle olan ilişki bazen ilişkinin içinde çok anlayamadığımız, kendimizin bile çok fark etmediği yerde rahatsızlıklara verdiğimiz tepki olabilir bu bilinç dışı tepki. Evet pasif agresif olarak kendini cinsel ilişkiden çekme diye bir şey var bir tür partneri cezalandırır gibi, ama bundan bağımsız, kişi bazen böyle agresif tepki içinde değildir ama bilinç dışı bu tepkiyi veriyor olabilir. 

Dolayısıyla cinsel isteksizliği daha bireysel bir durum mu ilişkisel bir durum mu bunun ayrıştırılıyor olması önemli.

Kişinin kendi hazzıyla barışması aslında terapi odasında hangi problemi çalışıyor olursanız olun birincil sıradaki hedefidir.

İlk önce arzunuz tozlanmaya başlar bizim hayatımızdaki herhangi bir aksaklıkta, güvenizlikte, ilk tozlanan, nem kapan diyeyim, duygumuz var oluşsal olan arzunuzdur. Dolayısıyla bu tozları bu kaygının üzerine onu bloke eden şeyin ne olduğunu fark ettiğiniz zaman başka hiçbir şey yapmasanız bile arzunun önü açılır.

Bazen kişide arzu doğuştan bu yana tam olarak hissetmediği bir şeydir ama yine de kişinin arzusu orada saklıdır. Terapi odasının amacı birazcık onu keşfetmektir aslında.